İzleyiciler

25 Mart 2017 Cumartesi

Gitmek üzere..

Muğla, üniversite, psikolojik danışman ve bir de ben. Bu kelimelerle boğuştum durdum 4 yıl boyunca. Kaç kere masanın başında dirsek çürütürken bitsin şu okul diye dert yandım. Hocaların egosu, tahammül etmek zorunda olduğumuz insanlar, kendi kendimize yarattığımız mesafeler.. İşte bu kadarmış ha? 4 yılım bitiyor. Asla üzülmiycem diye kendime söz vermiştim. Yine "asla asla deme" lafı geliyor aklıma :). 


Cüzdanımda kaç para kaldı diye saydığım anlarımı, dersin bitmesine ne kadar var diye saate baktığım anları, bu ekmek yine bayat diye hayıflanmamı, oda arkadaşımın aşk acısını dinlediğim zamanları, mutfaktaki böcekleri :) , okulun yokuşunu, kalorifer yanmadığı için artık ayağıma yapışan kalın patiklerimi, sokaktaki bardan gelen müzik sesini, ev sahibinin bağırışını, durduk yere karnımın acıkmasını, ve ne kadar monoton bir hayatım var diye düşünürken aslında bir sürü tuhaf şeylerin başıma gelişini hatırlamamı, hepsini hepsini özleyeceğim..



Bu da gitmeden yazdığım küçük hatıra yazım olsun :)
(son 2 ay)

25 Nisan 2015 Cumartesi

mutlu insan olmak çok mu zor?

Mutluluk ne kadar yakınımızda?

Yolda yürürken sağ tarafında kafe de gülüşen insanlar, karşıdan bi kahkaha patlatarak gelen o genç oğlan, babasıyla telefonda şakalaşan o kız.. İmrenilir böyle insanlara. Hep mutlular sanki.
Bazen öyle ruh haline sokuyorum ki kendimi dünyadaki en mutsuz insan benmişim gibi geliyor, tüm sıkıntılar bende, yapmam gereken onca şey, hiç bir şey yapacak gücü bulamadığım zamanlarım...Önemsenmeyecek nerede dert tasa varsa hepsini önüme koyup "evet siz benim derdim siniz gelin sizinle dertleneyim" diyorum sanki saf gibi :) . Çok şükür ki bu kötü huyumun farkına vardım ve gözümü öyle çok açtım ki sıkıntılarım küçüldükçe küçüldü.

Aslında mutsuz ve mutlu olmak başımıza gelen şeyler değil. Bizim kendi seçimimiz. İşte bunu görünce mutluluk dediğimiz tarafa çoktan geçmeye başlıyoruz. Sabah aynada kendini gördüğün için gülümsemek daha ilk dakikalardan itibaren mutluluğu seçmek demek, kendine sevdiğin yemeği yapmak ve onu sonra kendi kendine hediye etmek mutluluk demek, karşılaştığımız bizim için önemi olsun olmasın insanlara içten bir şekilde gülümsemek mutluluk demek. Şöyle ki karşıdakine gülümsemek "seni gördüğüme sevindim" demek ,, ee sevinmek de mutluluk demek :) En sevdiğimiz kol saatimiz, gardırobumuzda duran bize yakışan o gömlek, sahip olduğumuz en değerli şey ailemiz, en sevdiğimiz müzik, sıkıntılıyken yaptığımız o şey işte hepsi mutluluk.. Aslında mutluluk sanki saklanıyo hayatımızda. Fark edilmeyi bekliyo gibi. Yaz geldiğinde güneşin tatlı sıcağını hissetmek (tabi öğlen 1 de değil:) ) , kuşların bize söylediği şarkılar, denizin bize mutlu olalım diye gönderdiği kokusu, rengi. Bunlar dünyada öylesine dursun diye konmadı. Bizim (şükür ki var olan) gören gözlerimiz için duyan kulaklarımız için rüzgarı hisseden tenimiz için, sırf fark edelim , fark edelimde mutlu olalım diye yaratıldılar belkide. Aslında ne kadar değerli olduğumuzu hatırlatıyolar. Okula giderken yolun kenarında duran papatya. Ben görmesem ne anlamı vardı ki. Peki ben gördüysem bunun bi anlamı varmı? Tabiki var. Benim için oradaydı , göreyim tebessüm ediyim diye benim için oraya konmuş bi hediyeydi.Biz görmeseydik o denizin ne güzelliği olur du ki. Bazıları denize bakar su görür. Sen bakma, gör. En dipteki o balığın serüvenini gör. Kim bilir hangi oltaya takıldı. Hangi tekneye bindi. Hangi şehre gitti. Hangi balıkçının tezgahına düştü. Ve sonunda senin tavana düştü. Senin için taa nerelerden karnını doyurmak için geldi :).İşte böyle küçük gibi görünen şeyleri dışarıdan görmek, fark etmek belkide mutluluğu getirecek.


 
Diyorum ya mutluluk seçmekte. Sen görmeyi seç herşeyi, sana verilenleri. Elinde olmayanı düşünürsen yanlış taraftasın. Zaten dedikleri gibi "çırılçıplak gelmişiz dünyaya" neyimiz vardı ki kaybedelim. Sonradan kazandık hep aslında. Şunu bunu kaybettim diye bişey yok. O dediklerimiz zaten bize hediyeydi, bizim değildi.Hep kazanan olduğumuzu görebilmekte mutluluk.


23 Nisan 2015 Perşembe

O'nunla konuşmak


Neden dertsiz insan yok?    Böyle düşünüp durduğum gecelerden biri yine. Derdim yine omuzlarımı titrettiğinde sığınacak liman arıyorum içimin en pozitiv en Pembe yerinde. 

Düşündüm de kaç kişinin derdini dinlemişim bugüne kadar?Kaç kişi dertlerimi dinledi. Neden anlatmıştım, neden anlattık ki. çözülmeyeceğini bile bile neden anlattık. 
bir umut muydu anlatmalarımız. Ağladığımız omuzlar, uzatılan mendiller umudumuz muydu?

Dert kime kimlere anlatılır? En yakınımıza mı?Benim için cevap "evet".Bu yüzden en yakınıma dökerim içimi.Hepimiz böyle değil miyiz? En yakın dediğimiz aslında sırdaşımız değil midir?İster o derdi çözsün ister çözmesin anlatırken bunu düşünmeyiz. sadece o en yakınımızdır işte. Bizi en iyi bilen anlayan, öyle sandığımız dır. neden anlatılır? Hallolmıcağını bilsek bile neden ağlarız? İçimizi dökecek birilerini ararız. Çözüm getirsin yada getirmesin, hissetmek istediğimiz şey aslında "benimle biri var" "beni duyan biri var" "varlığımdan haberdar biri var". 

Sonra o birini düşündüm Bir'i düşündüm. En yakını en yakınımı düşündüm. Madem dert en yakına anlatılır, en yakınımı düşündüm.Rahatladım sonra, dert ortağımın ne kadar yanımda olduğu, güçlü olduğunu hissettim. O'nun gücü güç verdi sanki bana. 

En en kötüsünü düşündüm ..her şeyin, olabileceklerin en kötüsünü. ve dedim "hey derdim! dermanım senden daha büyük". şöyle sandalyeme yaslandım ve gülümsedim biran yanağımdan süzülen yaşlara aldırmadan. Dertlerimiz ne kadar büyükse derman ondan daha da büyük.Düşünün  Sonsuz güçle kim baş edebilir? derdi veren dermanını bilmez mi hiç? bunu çözmeye gücü yetmez mi? Biliyorum O var yanımda. Hangi dert belimi bükebilir? Hangi insanın okları göğsümü delip kalbime değebilir ki O içindeyken? Sen, Sen ey bu gecenin , göğe asılı duran bakmaya doyamadığım hilalin sahibi.Yardımını esirgeme. Bana yardım ettiğini bilmek bütün dertleri karşılayabileceğimi bilmek demek. 

22 Nisan 2015 Çarşamba

ilk adım


 Pembe! Bu rengin yanına ne koyarsanız koyun asla çirkin bir şeyi anımsatmayacaktır. Pembe deyince kötü bir anınızı, duymaktan hoşlanmadığımız o sözleri, hiç hatırlamak istemediğimiz kötü duygularımız gelir mi akla? İçi kararan olur mu pembe rengini görünce. Evet hoşlanmayanlarımız olabilir, mutlaka her yere de yakışmayacaktır pembe. Ama bu renge bakınca da hüzünlenen var mıdır? zannetmiyorum:)

Ben hayatımı pembelere boyamak isterdim. Kastettiğim o pembe gözlük takma meselesi değil. Gözlüğe gerek kalmaması için çaba harcamaktan bahsediyorum. Sanki yağlı pembe boyalarla tüm kahverengileri, siyahları, morları, turuncuları her şeyi pespembe yapmaktan bahsediyorum. Huzurumuzu kaçıran anları pembeye dönüştürmek, en çirkin şeyleri kendi çabamızla pembeleştirmek. Güzeli görmek değil dediğim, güzelleştirmek herşeyi :)

Her anım pembe olsun isterdim. Bazen açık bazen koyu ama hep pembe.Tüm siyahlarımı pembelere boyamak isterdim. Her yerim pembe olsun, mis koksun isterdim...