İzleyiciler

25 Nisan 2015 Cumartesi

mutlu insan olmak çok mu zor?

Mutluluk ne kadar yakınımızda?

Yolda yürürken sağ tarafında kafe de gülüşen insanlar, karşıdan bi kahkaha patlatarak gelen o genç oğlan, babasıyla telefonda şakalaşan o kız.. İmrenilir böyle insanlara. Hep mutlular sanki.
Bazen öyle ruh haline sokuyorum ki kendimi dünyadaki en mutsuz insan benmişim gibi geliyor, tüm sıkıntılar bende, yapmam gereken onca şey, hiç bir şey yapacak gücü bulamadığım zamanlarım...Önemsenmeyecek nerede dert tasa varsa hepsini önüme koyup "evet siz benim derdim siniz gelin sizinle dertleneyim" diyorum sanki saf gibi :) . Çok şükür ki bu kötü huyumun farkına vardım ve gözümü öyle çok açtım ki sıkıntılarım küçüldükçe küçüldü.

Aslında mutsuz ve mutlu olmak başımıza gelen şeyler değil. Bizim kendi seçimimiz. İşte bunu görünce mutluluk dediğimiz tarafa çoktan geçmeye başlıyoruz. Sabah aynada kendini gördüğün için gülümsemek daha ilk dakikalardan itibaren mutluluğu seçmek demek, kendine sevdiğin yemeği yapmak ve onu sonra kendi kendine hediye etmek mutluluk demek, karşılaştığımız bizim için önemi olsun olmasın insanlara içten bir şekilde gülümsemek mutluluk demek. Şöyle ki karşıdakine gülümsemek "seni gördüğüme sevindim" demek ,, ee sevinmek de mutluluk demek :) En sevdiğimiz kol saatimiz, gardırobumuzda duran bize yakışan o gömlek, sahip olduğumuz en değerli şey ailemiz, en sevdiğimiz müzik, sıkıntılıyken yaptığımız o şey işte hepsi mutluluk.. Aslında mutluluk sanki saklanıyo hayatımızda. Fark edilmeyi bekliyo gibi. Yaz geldiğinde güneşin tatlı sıcağını hissetmek (tabi öğlen 1 de değil:) ) , kuşların bize söylediği şarkılar, denizin bize mutlu olalım diye gönderdiği kokusu, rengi. Bunlar dünyada öylesine dursun diye konmadı. Bizim (şükür ki var olan) gören gözlerimiz için duyan kulaklarımız için rüzgarı hisseden tenimiz için, sırf fark edelim , fark edelimde mutlu olalım diye yaratıldılar belkide. Aslında ne kadar değerli olduğumuzu hatırlatıyolar. Okula giderken yolun kenarında duran papatya. Ben görmesem ne anlamı vardı ki. Peki ben gördüysem bunun bi anlamı varmı? Tabiki var. Benim için oradaydı , göreyim tebessüm ediyim diye benim için oraya konmuş bi hediyeydi.Biz görmeseydik o denizin ne güzelliği olur du ki. Bazıları denize bakar su görür. Sen bakma, gör. En dipteki o balığın serüvenini gör. Kim bilir hangi oltaya takıldı. Hangi tekneye bindi. Hangi şehre gitti. Hangi balıkçının tezgahına düştü. Ve sonunda senin tavana düştü. Senin için taa nerelerden karnını doyurmak için geldi :).İşte böyle küçük gibi görünen şeyleri dışarıdan görmek, fark etmek belkide mutluluğu getirecek.


 
Diyorum ya mutluluk seçmekte. Sen görmeyi seç herşeyi, sana verilenleri. Elinde olmayanı düşünürsen yanlış taraftasın. Zaten dedikleri gibi "çırılçıplak gelmişiz dünyaya" neyimiz vardı ki kaybedelim. Sonradan kazandık hep aslında. Şunu bunu kaybettim diye bişey yok. O dediklerimiz zaten bize hediyeydi, bizim değildi.Hep kazanan olduğumuzu görebilmekte mutluluk.


1 yorum: